Mutlu Bir Aile Hikayesi – 9. Bölüm

Merhaba beddua.org hikaye okuyucuları birbirinden azdırıcı hikaye arşivini sizlerin beğenisine sunuyoruz okuyun ve ve yorumunuzu bırakın

Ass

Mutlu Bir Aile Hikayesi – 9. Bölüm
Babamla yaşadığım muhteşem seks, aylardır yapamadığım bütün sekslerin yerini doldurmuştu. Tekrar mutfak masasındaki yerlerimizi aldık ve sessizce çay içmeye başladık. Babam televizyona bakıyordu; ama kafası az önce yaşadığımız muhteşem seksteydi. Bunu biliyordum.

Aradan birkaç dakika geçtikten sonra Defne üzerinde bornozuyla mutfağa geldi ve yanımıza oturdu. Benim yüzüme dik dik baktı. Ne olduğunu anlamamıştım, sonra gelip yanıma oturdu. Defne üzerindeki o bornozla çok seksi görünüyordu. Üstelik yanıma oturunca burnuma gelen şampuan kokusu, o saniye yeniden azdırmıştı beni. Az önce ardarda iki kez orgazm olan ben, adeta doymamış ablamı da istiyordum. Bir ara babamın ablama doğru hızlıca bakıp kafasını geri çevirdiğini gördüm. Dönüp ablama baktığımda, saçlarını kurutmak için ellerini yukarı kaldırdığını ve bu hareketiyle bornozunun önünün çok hafif açıldığını gördüm. Göğüslerinin çatalı iyice açılmıştı ve çok seksi görünüyordu. Anlaşılan babam da benim gibi ablamı arzulamıştı.

Çatalımı bilerek yere düşürdüm ve almak için eğildiğimde babamın yeniden çadır kurduğunu gördüm. İlaç gerçekten çok etkili çıkmıştı. Ama bir yandan da babama zarar vereceğini düşünüp korkuyordum. Yanlış saymadıysam dün geceden beri 2 veya 3 kez mastürbasyon yapmış, bir kez de benim içime boşalmıştı. Üstelik ilacın etkisinin bitmesine de daha 20 saatten fazla bir zaman vardı.

Babam televizyona bakarak dikkatini dağıtmaya çalışıyordu. Ama benim hiç öyle bir niyetim yoktu. Ayağımı masanın altından uzatarak babamın penisine değdirdim. Babam aniden irkilerek bana baktı. Tam babam bana bakarken de elimle ablamın bornozunun içinden vajinasını buldum. Ablam iç çamaşırı giymemişti ve vajinası sırılsıklamdı. Ablam da aynı şekilde irkilerek bana baktı. Babam ablamın irkildiğini görmüş ve ona da aynı şeyi yaptığımı anlamıştı. Babam bize baktığı için ablam bir şey söyleyemdi.

Sonra babam tekrar televizyona döndü ve çaktırmadan elini aşağı sokarak ayağımı ittirmeye çalıştı. Babam döner dönmez ablam da elini masanın altına soktu ve o da elimi ittirdi. Ancak ikisi de birbirinin yanında bana tepki veremeyeceği için ısrarla devam ettim. Birkaç denemeden sonra babam pes etti ve televizyona bakarak beni rahat bıraktı. Ayağımla babamın penisini okşuyordum. Ablam ise hala itiraz ediyordu.

Bir süre sonra ablam masadan kalktı ve “Sude bana yardım eder misin?” Diyerek beni odasına çağırdı. Peşinden gittim. Odaya girer girmez beni azarlamaya başladı.

“Ne yapıyorsun sen babamın önünde?”
“Ne var ya biraz heyecan yaşatayım sana dedim. Sana da iyilik yaramıyo he?”
“Kızım ne saçmalıyorsun sen? Babam farketse nasıl açıklayacağız durumu? Hayır doymadın mı hala?”
“Nasıl yani? Neye doymadım mı?”
“Ben duştayken mastürbasyon yapmadın mı sen?”
“Nereden çıkardın ya?”
“Sude ben senin orgazm olduktan sonraki yüzünün halini çok iyi biliyorum. Mutfağa girdiğimde yüzün orgazm olmuş Sude yüzüydü.”

Bu söylediğine kikirdeyerek gülmüştüm. Demek o yüzden içeri girdiğinde yüzüme dik dik bakmıştı. Ama yanlış tahmin ettiği bir şey vardı ki; mastürbasyon yapmamış, babam tarafından becerilmiştim.

“Ne yaptıysan yaptın, beni ilgilendirmez. Ama babamın karşısında saçma sapan hareketler yapma”
“Ya ablacım babamın bizi görecek hali yok, rahat ol.”
“Ne demek rahat ol ya, babamın karşısında vajinamı parmaklıyorsun. Nasıl görecek hali yok?”
“Yok işte, onun kendi derdi kendisine yeter.”
“Ne derdi?”

Sırıtarak suratına baktım.

“Yine mi?”
“Evet, yine. Çatalım düştü, onu almak için eğildim. Yine çadırı kurmuş.”
“Allah allah, ne oldu bu adama böyle ya?”
“Valla her ne olduysa da adam evin içinde böyle iki tane yarı çıplak fıstık dolaşınca dayanamıyor işte.”
“Ya Sude başladın yine salak salak konuşmaya. Babamız o bizim babamız.”

Babamız dediği adam az önce beni pencereye doğru eğmiş, çatır çatır becermişti. Ama bunu Defne’ye söylemek istemiyordum. Defne üzerine bir tayt ve bir tişört giydi ve birlikte mutfağa döndük. Babam hala oturduğu yerden televizyona bakıyordu. Masa, önündeki çadırı gizlediği için yerinden kalkmaya hiç niyeti yoktu.

Bu kez masada babamın yanına oturdum. Ablam ise karşımızda oturuyordu. Birlikte televizyona bakarken elimi babamın penisinin üzerine koydum. Babam hiç tepki vermedi. Penisi biraz yumuşamış, ama hala kabarık bir şekilde duruyordu. Ben elimi üzerine koyunca birkaç saniye içinde kemik gibi sertleşti. Bir süre babamın penisini pijamasının üzerinden okşadıktan sonra elimi pijamasının altına soktum ve çıplak penisini avucumun içine aldım.

Babam, kızının elindeki penisinin kendisine verdiği zevki yaşıyor, Defne ise hemen karşısında olanlardan habersiz televizyon izliyordu. Sonra kendisine çay doldurmaya kalktı. Ardından açık pencerenin önüne gidip dışarıyı izlemeye başladı.

“Orman havası çok güzel değil mi Defne?” Dedim.
“Evet ya, huzur veriyor resmen” diye onayladı. Defne dirseklerini pencere pervazına dayamıştı ve taytı o muhteşem kalçalarına yapışmış bize bir göz ziyafeti sunuyordu. Babamın da kafasını çevirmeden göz ucuyla Defne’yi dikizlediğini görebiliyordum. Penisi bir kızının elinde, diğer kızının kalçalarını izlemekten keyif alıyordu. Uzanıp babamın yanağına ıslak bir öpücük kondurdum. Dönüp yüzüme baktı, bir öpücük de dudaklarına kondurdum. Öz babam, bana karşı koyamıyor, yaptığım onca şeye rağmen kızamıyor, ama hiçbir tepki vermiyordu.

Babamın yanından kalktım ve Defne’nin yanına geçtim. Onunla birlikte dışarıyı izlemeye başladım. Bunu yaparken özellikle kalçalarımı dışarı çıkarmıştım ve sabahlığımı da biraz yukarı çekerek vajinamı ve kalçalarımı babamın gözlerinin önüne serdim. Arada arkama doğru şuh bakışlar atarak babamı çıldırtıyordum. Birkaç dakika o şekilde Defne’yle havadan sudan sohbet ettik. Ara sıra arkama bakmaya devam ediyordum. Son bakışımda, babamın elinin masanın altına indiğini farkettim. Bize bakarak penisini okşuyordu.

Elimi pencere pervazının arasından Defne’nin göğüslerine götürdüm ve okşamaya başladım. Defne çok sessiz bir şekilde “Ne yapıyorsun, babam burada?” dedi. Ben de aynı sessizlikte, “Merak etme, bizi görmez” dedim. Sonra elimi yavaşça daha aşağıya, vajinasına indirdim. Taytının arasından vajinasını okşuyordum. Babamın gözlerini kırpmadan bizi izlediğinden adım gibi emindim. Defne’nin aldığı ilacın da etkisiyle bana karşı koyacak durumu yoktu. Ama babamın önünde onu parmakladığım için sürekli tedirgin vaziyetteydi. Babamı iyice çıldırtıp yanımıza gelmesini istiyordum, ama babam sadece bakmakla yetiniyordu.

Benim kalçalarım tamamen açıkta, babama doğru bakıyordu. Ablamın kalçaları da taytının içinde muhteşem görünüyordu. Babamın o ilacın etkisinde bize çok fazla karşı koyamayacağını biliyordum, ama açıkçası beklediğimden dayanıklı çıkmıştı. Birkaç dakika sonra babamın sandalyesinin ses çıkardığını duyduk ve hemen toparlandık. Babam gelip arkamızda durdu ve o da bizimle birlikte pencereden dışarıyı izlemeye çalıştı.

“Hava çok güzel değil mi baba?” dedim.
“Hıhı, evet çok güzel” diye onayladı. Ama dışarıya değil, kalçalarımıza bakıyordu. Babam hareket edince Defne arkasına dönüp bakabilir diye sabahlığımı aşağı çekip kalçalarımı kapatmıştım. Babam elini uzatıp sabahlığımın altına soktu ve sırılsıklam vajinama parmakları değdi. İnler gibi bir sesle derin bir nefes alıp “Çok güzellll…” dedim. Babam orada öylece durmuş, parmaklarıyla vajinamı okşuyordu. Kafamı biraz sağa çevirdiğimde, babamın penisiyle Defne’nin kalçaları arasında birkaç santimetre olduğunu gördüm. Babam gerçekten kendine fazlasıyla hakim oluyordu ve bu durum canımı sıkmıştı.

“Baba, şu taraftaki ağaçlar atropa belladonna mı?” Diye sordum. Atropa belladonna, üniversitedeki ilk senemde öğrendiğim bir ağaçtı. Aklıma ilk olarak bunu sormak geldi ve soruverdim.
“Hangi ağaçlar?” Diye sordu babam.
Bulunduğu yerden göremeyeceği tarafı göstererek “Şu taraftakiler” dedim.
Babam gözlerimin içine bakarak öne doğru eğildi ve penisini Defne’nin kalçalarının arasına yerleştirip üzerine yüklendi. “Şu taraftakiler mi?” Diye sordu yeniden.
“Hayır daha ileridekiler” dedim.
Defne’nin üzerine daha çok yüklendi. Defne’ye baktığımda gözleri fal taşı gibi açılmış, hayatının şokunu yaşıyordu. Babam daha fazla yüklenerek “Şunlar mı?” dedi.
“Evet evet, onlar” dedim.
“Göremedim, dur bir daha bakayım” diyerek tekrar Defne’ye yüklendi. Defne artık dudaklarını ısırıyor, ama hareket etmeye de korkuyordu. Babasının o devasa penisi kalçalarına baskı uyguluyordu ve bu durumdan ölesiye utandığını görebiliyordum. Ancak sabah ona içirdiğim ilaç sebebiyle daha fazlasını istediğini de adım gibi biliyordum.
“Dur ben çekileyim de daha rahat bak” diyerek geri çekildim. Babam şimdi Defne’yi iyice pervaza yaslamış, arkasından o koca penisiyle kalçalarına baskı uyguluyor, “Göremedim” deyip deyip tekrar tekrar yükleniyordu.

Babamın arkasına geçtim ve arkasından ona sarıldım. Ellerimi öne uzatıp Defne’nin vajinasını buldum. Defne derin bir “Ooohh” çekti, taytı bile ıslanmıştı. Yavaşça taytının kenarlarından tutup aşağı çekiştirdim. Engel olmaya çalıştı ama ısrarla aşağı çektim ve tek hamlede külodunu da indirdim. Sonra babamın pijamasıyla iç çamaşırını aşağı çekiştirdim. Babam hala “Göremedim” oyununa devam ediyordu.

Babamın penisini elimle kavradım, Defne’nin vajinasına yerleştirdim ve arkadan babama yüklenmeye başladım. Babamın penisi santim santim ablamın vajinasına giriyordu. Birkaç “göremedim”den sonra babamın penisi tamamen Defne’nin içindeydi. Babam artık benim yardımlarımla Defne’yi pencereye yatırmış, birkaç saat önce bana yaptığı gibi sertçe girip çıkıyordu. Aşağı eğilip altlarına girdim ve Defne’nin vajinasını, babamın da testislerini yalamaya başladım. İkisi de deliler gibi inliyordu.

Bir süre sonra babam Defne’yi içeri çekti ve yere sırtüstü yatırdı. Hiç vakit kaybetmeden kendisi de Defne’nin üzerine yattı ve içine sertçe girip çıkmaya başladı. Defne çıldırmış gibi inliyordu. Uzanıp Defne’nin dudaklarına yapıştım ve ateşli bir şekilde öpüşmeye başladık. Babam iki kızının o kadar ateşli bir şekilde öpüşmesine daha fazla dayanamadı ve böğürmeye başladı. Hareketleri sertleşti, sertleşti ve inanılmaz hızlı bir şekilde gidip gelmeye başladı. Defne adeta alev almak üzereydi. Derken babam ılık spermlerini Defne’nin içine akıtmaya başladı. Defne de tıpkı benim yaşadığım etkiyi yaşamıştı ve babamın kasılmaları arasında onun da orgazm çığlıkları evin içinde yankılandı.

Çok geçmeden ikisi de nefes nefese kalmıştı. Babam önce beni, sonra da ablamı çok sert bir şekilde becermişti ve kendini Defne’nin üzerine bırakmıştı. Uzanıp babamın dudaklarına yapıştım. Dilime diliyle karşılık verdi, deliler gibi öpüşüyorduk. Defne, az önce yaşadığı muhteşem orgazmın şaşkınlığını üzerinden atamadan, bu kez babamla onun önünde deliler gibi öpüşmemin şaşkınlığını yaşıyor, yattığı yerden bize bakıyordu. Babamdan ayrılıp tekrar onun dudaklarına yapıştım. Sonra onun kafasını babama doğru çekiştirdim.

Defne babamdan utanıyordu. “Baba” diye sessizce fısıldadı. Babam ise karşılık olarak Defne’nin başını kendine doğru çekti ve onu ateşli bir şekilde öptü. Babamın penisi inmişti, ama hala kabarık olduğunu görebiliyordum. Sabahlığımı üzerimden sıyırıp attım ve babamın karşısında çırılçıplak kaldım. Eğilip babamın spermleri ve ablamın sularıyla sırılsıklam olan penisini ağzımın içine aldım. Hayatımda ilk kez spermin tadına bakıyordum ve o tuzlu tadı çok sevmiştim.

Babamın penisini dondurma yalar gibi yalıyordum, Defne ile babam ise hala deliler gibi öpüşüyorlardı. Çok geçmeden babamı yeniden sertleştirmeyi başardım ve kalkıp bir hamlede üzerine oturdum. Şimdi o koca penis, vajinamın en derinlerindeydi. Üzerinde çocuklar gibi zıplıyor, inliyor, çığlıklar atıyordum. Babam ablamı kollarından tutup çekti ve üzerine doğru yaklaştırıp göğüslerini yalamaya başladı.

Yaklaşık beş dakika babamın üzerinde zıpladıktan sonra, çığlık çığlığa boşaldım. Yaşadığım şeylerin düşüncesi bile orgazmımı kat kat daha şiddetli hale getiriyordu. Boşaldıktan sonra yorgunluktan kendimi sırtüstü yere bıraktım. Babam da hemen kalkıp bacaklarımı havaya kaldırdı ve o şekilde içime sert bir şekilde girip çıkmaya başladı. Artık böğürmeye başlamıştım, babam o kadar sert beceriyordu ki beni, gerçekten aldığım zevkle kalp krizi geçirmek üzereydim.

Defne’yi üzerime çekerek yüzüme oturttum ve vajinasını yalamaya başladım. Vajinasından hala babamın spermleri damlıyordu. Babamın spermleriyle karışık Defne’nin vajina sularını iştahla yalayıp temizledim. Defne de bu sırada iniltilerle babama doğru uzanmış, onun dudaklarını kemiriyordu. Birkaç dakika içinde babam yine hızlanıp sertleşti ve benim içime boşaldı. Boşaldıktan sonra o da kendini sırt üstü bıraktı ve Defne pozisyonunu bozmadan benim vajinama eğilerek babamın spermlerini temizledi.

Babamla ilk sevişmemizde, içime adeta doldurup taşırmıştı ve spermlerinin şiddetle fışkırdığını içimde hissetmiştim. Ancak bu kez çok da fazla boşalmamıştı. Yine de az da olsa o ılık spremleri hissetmiştim. Defne’yle birbirimizi yalayıp temizledikten sonra yerimizde doğrulduk. Ben çırılçıplaktım, Defne ve babamın ise alt tarafları çıplak, üst tarafları giyinikti. O şekilde babam yerde nefes nefese yatarken her birimiz bir yanına yattık ve onu öpücüklere boğduk.

Bir süre o şekilde yattıktan sonra babam yerinden doğruldu ve giyinip masadaki yerine oturdu. Biz de kalktık ve giyindik. Ben sabahlığımı üzerime geçirdim ama önümü çok gevşek bağlamıştım.

Babam: “Anlatın bakalım.”
Ben: “Neyi anlatalım babacım?”
Babam: “Anlatın işte, her şeyi. Ne zamandır var böyle bir şey?”
Defne: “Aslında çocukluktan beri.”
Babam: “Ne zamandan beri? Açık konuşun benimle.”
Ben: “Teyzemlerle gittiğimiz tatilden beri.”

Babam bir süre durup düşündü. Sonra “Sinem de işin içinde yani…” dedi. Çaresiz kabul etmiştik.

Babam: “Başka kimse biliyor mu?”
Ben: “Bir de Selma.”
Babam: “O da mı?”
Defne: “Evet”
Babam: “Peki bekaretinizi ne zaman kaybettiniz?”
Ben: “İtalya’da.”
Defne: “Ben ilk gittiğimde birisiyle birlikte olmuştum. Sude geldiğinde o da birisiyle oldu.”
Ben: “Ama burada hiçkimseyle birlikte olmadık. Başımıza bela almaktan korktuk.”
Babam: “Aferin, ihtiyatlı davranmışsınız.”

Şok olmuştum, babam bize İtalya’da sevişip Türkiye’de sevişmediğimiz için “aferin” diyordu resmen. Sonra düşününce, az önce ikimizi de çatır çatır beceren bir adamdan bahsediyorduk. Bize kızacak hali yoktu ya.

Babam: “O zaman siz korunmuyorsunuzdur da.”
Defne: “Evet baba, korunmuyoruz. Ama benim adetim daha yeni bitti zaten.”
Ben: “Benim biraz tehlikeli olabilir.”
Babam: “Tamam ilaç alırız, sıkıntı olmaz. Defne sana da her ihtimale karşı alalım kızım.”
Defne: “Olur babacım.”
Babam: “Peki bugün olanlar hanginizin başının altından çıktı?”
Ben: “Nasıl yani baba?”
Babam: “Kızım, ben hangi ilacın etkisi altında olduğumu tahmin edebiliyorum. Lafı dolandırmayın, hanginiz?”

Defne anlamsız gözlerle bir babama, bir bana bakıyordu. Ben ise açığa çıkmış olmanın etkisiyle kıpkırmızı olmuş, sırıtarak babama bakıyordum.

Babam: “Senin başının altından çıktı demek. Kızım bizi ne hale soktun, görüyor musun?”
Ben: “Fena mı oldu baba?”
Babam: “Fena mı oldu ne demek Sude. Ben sizin babanızım, neler yaptım size. Kızım ayıp diye bir şey var, günah diye bir şey var.”
Ben: “Babacım zevk diye de bir şey var ve ben hayatımda hiç bu kadar zevk aldığımı hatırlamıyorum.”
Babam: “Neyse, uzatmıyorum. Olmuşla ölmüşe çare yok. Ne zaman verdin bana ilacı?”
Ben: “Dün akşam çay içerken.”
Babam: “Yarın sabaha kadar etkisi sürecek yani.”
Ben: “Muhtemelen babacım.”
Babam: “Kızım bir sürü işim gücüm vadı bugün, senin yüzünden gidemedim. Gördün mü bak?”

Ben utanmıştım. Defne ise anlamsız gözlerle bir babama bir bana bakmaya devam ediyordu. En sonunda “Ne oluyor ya? Ben hiçbir şey anlamadım.” dedi.
Babam: “Sude anlatsın ne olduğunu. Anlat kızım.”
Ben: “Baba bak olduğu gibi anlatıyorum ama kızmak yok.”
Babam: “Kızım bende size kızacak hal mi kaldı, şu yaptıklarımıza bak.” Dedi iç çekerek. Yaptıklarından pişman gibi duruyordu, ancak geri alamayacağını o da çok iyi biliyordu.

“Tamam o zaman” dedim ve anlatmaya başladım. “Baba bak yanlış anlama ama, siz Ankara’ya taşınmadan önce dördümüzün çok güzel bir hayatı vardı. Sinem, Selma bir de ikimiz hem istediğimiz zaman sevişiyor, hem de erkeklerden uzak durup başımıza bela almamış oluyorduk. Tabi sizle birlikte yaşamaya başlayınca bu durum bozuldu. Annem sürekli evde olduğu için Defne’yle yalnız kalamıyorduk. Erkek arkadaşlarımız da yok, dolayısıyla hiç sevişememeye başladık. Geçen gün annem arayıp memlekete gideceğini söyleyince illa ki Defne’yle yalnız kalacak fırsatımız olur diye düşünüp sevinmiştim. Ama eve her geldiğimde seni evde bulunca çok canım sıkıldı.”

Babam: “Biz de erkenden eve gelelim kızlarımız yalnız kalmasın diye düşünüyoruz… Eee?”

“İşte sonra Cuma günü de erkenden gelince sana çok sinirlendim. İntikam almak için çayına ilaç attım. Olayların buraya geleceğini hiç hesap etmemiştim. Ama ne yalan söyleyeyim, iyi ki de yapmışım.”
Babam: “İyi ki diyor bir de ya..”
Defne: “Bir dakika bir dakika, sen beni de mi ilaçladın?”
Ben: “Evet” dedim kikirdeyerek.
Defne: “Hadi babamdan intikam aldın, bana niye ilaç veriyorsun pislik?”
Ben: “Ya seni de babam uyuduktan sonra belki yoldan çıkartırım diye düşünerek.”
Babam: “Kızım sende neden böyle ilaçlar var peki? Hasta mısın sen?”
Ben: “Ya eczanede Serdar abiyle (eczacımız) bir hastanın konuşmalarına kulak misafiri oldum. Kadınlar için böyle ilaçlar olduğunu öğrendim. Lazım olur diye bulup aldım.”
Babam: “Lafa bak ya, lazım olur diye diyor…”
Ben: “Lazım oluyor ama gerçekten baba. Bak biz çocukken tatillerde çok eğleniyorduk. Ama eve döndüğümüzde Defne bana hiç yanaşmıyordu. Sonrasında da ben Defne’yi yoldan çıkarmak için çok uğraştım. O zamanlar böyle bir ilaç olduğunu bilsem, o kadar yorulmazdım.”

Bu söylediğime babam gülmüştü. Babamın gülmesi içimi rahatlattı. Çünkü tüm konuşmamız bir sorgulama havasında geçiyordu. Sonra babam tekrar ciddileşti.

Babam: “Kızım peki kadınlar için aldın. Tadalafil’i (Cialis’in etken maddesi) neden aldın?”
Ben: “İnan onu neden aldığımı alırken hiç bilmiyordum. Dursun dolapta, belki bir gün lazım olur diye aldım.”

Babam bir kez daha kahkaha attı. Sonra yeniden ciddileşti.

Babam: “Peki kızım, hiç mi düşünmedin. Ben Ankara’da tanınan bir eczacıyım. Sen üç beş ay sonra eczacı olacaksın. Alırken hiç mi düşünmedin bunları?”
Ben: “Düşünmez olur muyum babacım, bunu almak için ta Gölbaşı’na gittim.”

Babam artık kahkahalara boğulmuştu. Sonra dönüp “Görüyor musun Defne? Kardeşin her şeyi planlamış” dedi. Üçümüz de gülüşüyorduk. Sonra babamın yanına gidip kucağına oturdum ve dudaklarına yapışıp “Fena mı oldu babacım? Hem biz açlığımızı giderdik, hem de sana sırrımızı açmış olduk” dedim. Babam da öpücüklerime karşılık verdi. Sonra beni kucağından indirdi ve “Fena oldu aslında, ama oldu bir kere. Yapacak bir şey yok” dedi.

Bu konuştuklarımızla babamın yeniden önüne çadır kurduğunu gördüm. Babamın artık bizden saklayacak bir şeyi yoktu. Ona bakıp gülümsediğimde penisini göstererek “Görüyorsun değil mi? Yarın sabaha kadar sürecek bir de…” dedi.
Ben: “Babacım hemen icabına bakalım istersen?”
Babam: “Yok kızım, öyle her kalktığında hemen icabına bakarsanız sabaha çıkamayız. Biraz dinlenelim” dedi.

Babam az önce resmen “Biraz dinlenelim, sonra sizi evire çevire becereceğim” demişti. Nitekim öyle de oldu. Babam o gün gece yarısına kadar bir beni, bir Defne’yi evire çevire becerdi. Artık vajinam tahriş olmuş, babam girip çıktıkça yanıyordu. Ama babamı o kadar çok istiyordum ki, karşı koyamıyordum. Akşam yemeğine kadar 2 kez beni, bir kez de Defne’yi becermişti. Yemekten sonra da birer kez daha seviştik. Babam o gün toplamda 7 kez boşalmıştı. Ancak artık son üç sevişmemizde, neredeyse hiç sperm çıkmıyordu babamdan.

Gece 1 gibi üçümüz birden giyindik ve dışarı çıktık. Babamın penisi artık her gördüğüne zıplamıyordu. Babamın eczanesine gittik, babam kepenkleri kaldırıp eczaneyi açtı ve içerden iki kutu ilaç alıp geri çıktı. Eczaneyi kilitleyip kepenkleri indirdi. Sonra hep birlikte kokoreç yemeye, Atatürk Orman Çiftliği’ne gittik. Kokoreçlerimizi yedikten sonra birlikte eve döndük. İlaçları içmek için birer bardak su doldurdum, ama babam “Yarın içersiniz” dedi.

Ertesi gün uyandığımda saat 1’e geliyordu. Defne de birkaç dakika önce uyanmış, mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Gidip ona arkasından sarıldım ve günaydın öpücüğü verdim. Birlikte masayı hazırlıyorduk.

“Sude biz ne yaptık öyle ya?” Dedi aniden.
“Ne yaptık?”
“Babamla seviştik Sude, ne demek ne yaptık?”
“Hayırdır pişman mı oldun?”
“Galiba” dedi sessizce.
“Valla ben hiç pişman değilim. Evin içinde böyle büyük bir penis varmış da biz kendimizi dildoyla tatmin etmeye çalışıyormuşuz. Yazık valla.”
“Sude sen ne dediğinin farkında mısın? Babam diyorum babam.”
“Dün babamın üzerinde zıplarken hiç babam demiyordun?”
“Kızım öyle de yani o şey içine girerken başka bir şey düşünemiyorsun”
“Valla o şey evin içinde dolaşırken de başka bir şey düşünemiyorum ben.”
“Off, ne bileyim ya. Garip hissediyorum kendimi.”
“Hissetme ablacım, artık babam da bizi bildiğine göre birbirimizle de daha rahat olacağız. Üstelik istediğimiz zaman evin içinde kanlı canlı bir penis dolaşıyor olacak.”
“Neyse… Hadi git babamı uyandır, kahvaltı hazır sayılır.”

Neşe içinde babamın odasına doğru yürüdüm. Üzerimde yine saten sabahlığım dışında bir şey yoktu Sabahlığımın önünü de bilerek çok gevşek bağlamıştım. . Odaya girdiğimde, babam sadece altında bir boxer olduğu halde uyuyordu. Onu biraz izledikten sonra doğruca yanına doğru gidip iç çamaşırının ucundan penisini dışarı çıkardım ve ağzıma alıverdim.

Bu sabah babam ilacın etkisinde değildi ve penisi düne nazaran ufacıktı. Ufacık falan dememe de bakmayın, baya ölüsü bile bir kadını orgazma kısa sürede ulaştırabilecek boyuttaydı. Ama düne nazaran küçüktü. Ağzımın içine alıp dilimle etrafında dönmeye başladım. Yavaş yavaş ağzımın içini doldurdu, sonra sığmamaya başladı.

Babam uykusunda gerindi, sonra elini başımın arkasına getirerek penisine doğru bastırdı. “Nuraaan” diye bir inilti çıktı ağzından. Beni annem sanmıştı. Kikirdeyerek yalamaya devam ettim. Sonra ağzımdan çıkardım ve gidip babamın dudaklarından öperek “Günaydın babacım, kahvaltı hazır.” dedim. Karşısında beni görünce önce irkildi, sonra galiba dün yaşadıklarımız hatırlamış olacak ki beni kendine çekip o da bir öpücük kondurdu dudaklarıma. “Günaydın kızım” dedi ve yatakta doğruldu.

Kalktı ve kapının arkasından giyecek bir şeyler almaya çalıştı, ama elinden tutup o şekilde mutfağa doğru çekiştirdim. İtiraz etmedi, sadece iç çamaşırıyla ben önde o arkada mutfağa geçtik. Mutfakta Defne tezgahta bir şeyler doğruyordu. Sırtı bize dönüktü. Babam arkadan Defne’ye sarılarak yanağından öptü ve “Günaydın kızım” dedi. Defne babamın az önce ağzımda büyüttüğüm penisini kalçalarının arasında hissedince kendini babama doğru yaslayıp “Immmm, günaydın babacım” dedi.

Ben: “Ne oldu, pişmanım diyordun az önce?”
Defne: “Sus be, salak” dedi gülerek.

Oturup neşe içinde kahvaltı yaptık. Benim sabahlığımın önü iyice açılmış, göğüslerim dışarıdaydı. Babam ise sadece iç çamaşırıyla oturuyordu. Kahvaltımız bitmiş çaylarımızı içerken Defne birden “Ay hava çok sıcak, siz ne güzel efil efil oturuyorsunuz. Ben niye böyle sıkı giyindiysem” dedi ve altına giydiği taytı çıkartıverdi. Ben de ona onay vererek “Aynen ya, ben sıkıldım senin karşında” diyerek tişörtünü çıkardım. Şimdi ablamın da sadece külodu vardı üzerinde. Babam artık televizyonu değil, karşısında oturan iki çift göğsü seyrediyordu.

Kahvaltıdan sonra ortalığı topladık ve ben yine pencereye yaslanıp “Orman havası ne güzel değil mi?” dedim. Bunu gülerek söylemiştim. Babam beni içeri çekti ve hemen oracıkta pencerenin kenarındaki duvara yaslayarak dudaklarıma yumuldu. 10 dakika içinde, babam beni hunharca becerirken doruklarda bir orgazm yaşamıştım. Sonra hemen Defne’yi aldı altına ve birkaç git gelden sonra Defne’nin içine boşaldı. Ben de Defne’nin vajinasından babamın spermlerini temizledim ve Defne’yi yalayarak boşalttım.

Tekrar masaya oturduk.

Babam: “Kızım ilaçlarınızı için. Ortalığı bi toparlayıp temizleyelim birlikte. Anneniz bir şey anlamasın.”
Ben: “Tamam babacım.”
Babam: “Bakın söylememe gerek yok ama, bu yaşadıklarımızı kimse bilmeyecek. Sinem ve Selma da dahil…”
Defne: “Tamam.”
Ben: “Sinem ve Selma’nın bilmesinde ne sıkıntı var ki?”
Babam: “Kızım saçmalama. Sizin onlarla sevişmeniz ayrı, benimle sevişmeniz apayrı. O kadar da değil. Bilmeyecekler işte.”
Ben: “Peki babacım, nasıl istersen. Baba, sana bir şey soracağım.”
Babam: “Sor kızım.”
Ben: “Annem seni yalayarak mı uyandırıyor?”

Ben bu soruyu sorduğumda Defne ağzındaki çayı püskürtmüştü, babam ise dik dik suratıma bakıyordu.

Babam: “Kızım o nasıl soru?”
Ben: “Sabah seni uyandırdığımda annemin adını sayıklıyordun.”
Defne: ‘Sen babamı yalayarak mı uyandırdın?”
Ben: “Öyle yunan heykeli gibi yatmış görünce dayanamadım ne yapayım”

Defne’yle ben kikirdeyerek gülüyorduk. Babam da sırıtıyordu.

Babam: “Annenle seks hayatımızı da bilmeyiver.”
Ben: “Hayır bu azgınlığımızı annemden mi almışız, onu merak ettim”
Babam: “Yok bu başka, sen annenden de fenasın.”

Gülüşmeler içinde kahvaltımızı yaptık, sonra evi toparlayıp sırayla duş aldık. Akşam yemeğinde annem ve Gökçe de bizimle birlikteydi. Yeniden sıradan bir aile olmuştuk.